Ağızdan alınan ilaçlar gözün farklı tabakalarında olumsuz etkilere neden olabilmektedir. Korneada sıtma ilaçları, amiodaron, klorpromazine, lenste steroidler, busulfan, allopurinol, üvea tabakasında rifabutin, sidofovir, retinada sıtma ilaçları, tioridazin, klorpromazin, tamoksifen, kantaksantin, nitrofurantoin, interferon-alfa, desferrioksamin, nikotinik asit, optik sinirde etambutol, amiodarone, vigabatrin istenmeyen etkilere neden olabilmektedir. Bu ilaçları kullanan hastaların ilgili bölüm doktorlarının takibinde olmaları ve belirli aralıklarla göz muayenesinden geçmeleri gerekmektedir.
Allerjik göz hastalığı özde kızarıklık, kaşıntı ve sulanma gibi şikayetlere neden olan özellikle bahar aylarında sık görülen bir durumdur. Sıcak ve rüzgarlı ortamlarda ortaya çıkan ağaç ve çiçek polenleri ve uçuşan partiküller hastalığı tetikleyen faktörler arasındadır. Göz alerjilerinden korunmak için tozlu ortamlardan uzak durulması, şapka ve gözlük takarak dışarıya çıkılması etkili yöntemlerdir ancak bu önlemler alındığı halde hastanın şikayetleri ve muayene bulguları mevcut ise allerjik durumlarda etkili göz damlaları bazen de ağız yoluyla alınan ilaçlar tedavide kullanılmaktadır.
Bebeklerin gözleri dış uyaranlara çok hassastır ve gözleri tozlu veya yoğun ışıklı ortamlarda refleks olarak yaşarabilir. Ancak, doğumdan hemen sonra ortaya çıkan, tek taraflı ve iki taraflı olan, süreklilik arz eden ve çapaklanmanın eşlik ettiği gözlerin sulanma durumu göz yaşı kanallarının tıkalı olduğunu düşündürmelidir. Bebeklerde göz sulanması daha nadir olarak gelişimsel kapak hastalıklarına ve diğer göz hastalıklarına bağlı ortaya çıkabilir. Bu nedenlerden dolayı gözlerinde sulanma olan bebklerin bir göz hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirilmesi gereklidir. Bebeklerde göz yaşı kanal tıkanıklıklarının büyük çoğunluğu yaşamın ilk yılı içinde açılır ve sulanma sona erer. Bir yaşından sonra devam eden göz yaşı kanal tıkanıklıkları cerrahi müdahele ile tedavi edilmektedir.
Çocukluk çağında göz yaşı kanalı tıkanıklıkları, göz enfeksiyonları, göz tembelliği, göz allerjisi, şaşılık, göz tümörleri, kalıtımsal göz hastalıkları (tavuk karası gibi) sık görülebildiği gibi aynı zamanda çocukların göz travmalarına da çok açık oldukları unutulmamalıdır. Çocuklar her zamn görme ile ilgili şikayetlerini ifade edemeyebilir. Her çocuğun hayatın ilk 5 yılında göz ve görme muayenesinden geçmesi önerilmektedir.
İyi kontrol ve takip edilmeyen diyabet, kan şekerinin yükselmesine ve uzun dönemde gözde özellikle göz dibinde (retina tabakasında) hasara neden olur. Göz dibinde kanama, ödem (sıvı toplanması), görme merkezinde (makula) değişiklikler ve tedavi edilmediğinde ilerleyen dönemde göz içine kanama (vitreus hemorajisi) ve retina tabakasında ayrılmaya (retina dekolmanı) neden olabilir. Ayrıca, Diyabetlilerde katarakt hastalığına daha sık ve daha erken yaşlarda rastlanır.
Glokom ilerleyici ve kalıcı görme kaybına yol açan sinsi seyirli bir göz hastalığıdır. Bu hastalıkta göz içi basıncının gözün içindeki görmeyi ileten sinirlere zarar verdiği düşünülmekle beraber, göz içi basıncının yanında başka bünyesel özelliklerin de hastalığın ilerlemesine katkıda bulunduğu gösterilmiştir. Glokomda bireyin genetik yapısı glokom hastalığının ortaya çıkmasında etkili olmakta ve aile öyküsü önem taşımaktadır. Glokom her yaşta ortaya çıkabilir ve tedavisiz bırakılırsa körlükle sonuçlanabilir. Glokomun tedavisinde göz içi basıncının düşürülmesi temel hedeftir. Göz içi basıncı göz damlalara, daha az sıklıkla ağızdan ilaçlar ve ilaç tedavisine vermeyen hastalarda cerrahi yöntemler ile düşürülebilmektedir. Glokom hastalağı olan kişilerin düzenli oalrak göz kontrollerine gitmeleri gerekmektedir.
Göz kapak düşüklüğü birçok farklı hastalığa bağlı tespit edilen bir durumdur. Tek bir göz kapağında olabileceği gibi her iki göz kapak da düşük olarak tespit edilebilir. Bebeklerde olabildiği gibi yaşlı hastalarda da göz kapak düşüklüğü tespit edilebilir. Uygun tedavi için öncelikle altta yatan nedenin belirlenmesi gerekir zira kapak düşüklüğüne yol açan onlarca neden vardır. Bazı kas hastalıklarında tıbbı tedavinin uygulanması gerekli olurken, birçok kapak hastalığında cerrahi tedaviler ile kapak düşüklüğü düzeltilebilmektedir.
Göz tembelliği (amblyopi); görme gelişiminin çocukluk döneminde şaşılık, gözlük ihtiyacının karşılanmaması, üst göz kapağı düşüklüğü gibi nedenlerle gözün veya gözlerin yeterli ışık ve uyaran almaması nedeniyle geri kalmasıdır. Çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen kalıcı görme kaybı nedenlerinin başında gelir. Tedavinin en başarılı olduğu dönem çocukluk çağı olduğu için erken tanı ve tedavisi çok önemlidir. En sık kullanılan tedavi yöntemi sağlam gözün gün içerisinde belirli saatlerde kapatılmasıdır.
Göz önündeki uçuşma ve karaltılar birçok kişide görülebilmektedir. Ancak nadiren de olsa önemli hastalıkların belirtisi olabilmektedir. Uçuşma ve karaltılar sıklıkla gözün içerisinde bulunan vitreus isimli jelimsi tabakadaki yaşa bağlı değişiklikler ve hücre kalıntıları ile ortaya çıkmaktadır. Gözün hareketi ile bu karaltılarda hareket edebilmektedir. Ayrıca vitreusun yapışık olduğu retina tabakasından ayrılması da uçuşmalara neden olabilmektedir. Bu genellikle yaşlanma ile ortaya çıkan önemsiz bir olaydır. Ancak aniden meydana gelen uçuşma, karaltı ve ışık çakmaları oldukça önemlidir ve bir göz doktoruna başvurulması gerekmektedir. Uçuşmalar özellikle okuma esnasında sorun olabilmektedir. Gözler oynatılarak, aşağı yada yukarı bakılarak uçuşmalar göz önünden yok edilebilir. Zaman içerisinde uçuşmaların çoğu tamamen kaybolmaktadır.
Gözlerin sulanması hastalar tarafından çok sık ifade edilen bir şikayettir. Göz sulanması olan hastaların tam bir göz muayenesinden geçmeleri gerekmektedir zira göz yaşı kanal tıkanıklıkları, göz kapağının şekil bozuklukları, kirpiklerin içe dönmesi, göze kaçan yabancı cisimler, göz yüzeyi tahrişleri ve hatta kuru göz hastalıkları bu şikayete yol açabilirler. Göz yaşı kanalı tıkanıklıklarında şikayetler öncelikle aralıklı olarak başlar ve zaman içinde süreklilik kazanır.
Katarakt, göz bebeğinin arkasında bulunan ve görmeyi sağlayan doğal göz merceğinin saydamlığını kaybederek matlaşmasıdır. Hastalarda görmenin giderek azalması, okuma zorluğu, gece görüşünde bozulma veya gözlük numaralarında değişim gibi şikayetlere neden olabilir. Katarakt, ilaçla veya gözlükle tedavi edilebilen bir rahatsızlık değildir. Kataraktın ilerlemesini durdurabilecek etkili bir yöntem yoktur ve oluşmuş bir kataraktın tek tedavisi ameliyattır.
Kırmızı göz, gözün yüzey tabakalarını ilgilendiren rahatsızlıkların (konjonktivit, keratit gibi) yanı sıra daha derin tabakalrı tutan ciddi hastalıklar (üveit, glokom gibi) sonucunda da görülebilir. Göz hekimi olmayan bir kişi ışık ile kornea saydamlığını, yabancı cisim varlığını, göz yaralanmalarını kabaca değerlendirebilir, ancak kırmızı göz mutlaka bir göz hekimi tarafından detaylı olarak değerlendirilmesi gereken bir durumdur.
Kontakt lensler görme bozukluklarının düzeltilmesinde, bazı kornea (saydam tabaka) hastalıkarında (keratokonus veya uzun süren göz yüzey sorunları gibi) veya kozmetik amaçlı olarak göz renginin değiştirilmesinde ya da kornea hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Ancak, göz kuruluğu, allerjik göz hastalıkları gibi bazı durumlarda veya kontakt lensin göze uygun çap ve yapıda olmadığı durumlarda kullanılması uygun değildir. Kontakt lens kullanımını engelleyen bir diğer önemli sorun ise kişinin lens bakım ve saklama koşullarına uyumunun olmadığı durumlardır.
Kuru göz hastalığı göz yaşının yapımının ve veya kalitesinin yetersiz olduğu durumda ortaya çıkan ve hastaları oldukça rahatsız eden kronik bir göz yüzey hastalığıdır. Kuru göz hastalığına 50’den fazla göz ve vücut hastalığı yol açabilir. Romatizmal hastalıklar ve cilt hastalıkları kuru göz hastalığını tetikleyeilir. Bu hastalığa yakalanan kişilerde aralıklı veya sürekli olarak gözlerde batma, göze kum kaçmış hissi ve yanma şikayetleri ortaya çıkar. Hafif seyirli olabileceği gibi göz yüzeyinde yararların da gelişebileceği ağır formları bulunur. Kuru göz hastalığının tedavisi devamlılık göstermesi gerekmektedir. Tedavisinde hem göz damla ve merhemleri kullanılması hem de yaşam tarzının değiştirilmesi gerekli olmaktadır.
Retina dekolmanı, gözün arkasındaki sinir tabakasının bulunduğu yerden ayrılmasıdır. Travma veya gözün kendisine ait miyopi gibi nedenler risk faktörleri arasındadır. Genellikle şikayet; ışık çakması, uçuşmalar, ani görme azlığı, görme alanında kayıp şeklindedir. Tedavisinde ameliyat gerekli olduğu için erken tanı son derece önemlidir.
Romatizmal hastalıklarda göz tutulumu oldukça sıktır. Göz tutulumu ilk belirti olabileceği gibi romatizmal hastalığın ortaya çıkışından sonra da gelişebilir. Gözü etkileyen başlıca romatizmal hastalıklar Behçet hastalığı, romatoid artrit, juvenil romatoid artrit, sjögren sendromu, sistemik lupus eritematozus ve Wegener granulomatozisidir. Romatizmal hastalıklarda en sık görülen göz problemleri kuru göz, üveit ve sklerittir. Göz bulgusu olan hastaların göz ve romatoloji doktorları tarafından birlikte tedavi edilmesi gerekmektedir. Romatizmal hastalığın tedavisi ile göz bulguları düzelebildiği gibi göze yönelik olarak ek ilaçların verilmesi de gerekebilmektedir.
Hayatın her döneminde şaşılık ortaya çıkabilir. Çocukluk döneminde şaşılığın ve şaşılığın altında yatan nedenin erken dönemde tespiti ve tedavisi her iki gözün görme gelişiminin ayrı ayrı ve birlikte sağlıklı olarak devam etmesi için gereklidir. Şaşılık tedavisi; uygun gözlük kullanımını, kapama tedavisini ve gerekirse ameliyatı içeren bir süreçtir.
Gözün damar tabakası ‘üvea’olarak adlandırılmaktadır. Üveanın iltihabına ‘üveit’ denir. Üveit enfeksiyon etkenleri (bakteri, virüs, parazit, mantar) ile oluşabileceği gibi Behçet hastalığı, romatizmal hastalıklar ile birlikte de görülebilmektedir. Hastaların %30-40’ında bir neden bulunamamaktadır. Üveit gözde ağrı, bulanık görme, ışığa hassasiyet, kızarıklık, göz yaşarması ve uçuşmalara neden olabilir. Üveit görme kaybı ile sonuçlanabilecek ciddi bir hastalıktır. Erken teşhis, doğru tedavi ve düzenli takip ile ortaya çıkabilecek hasar önlenebilmektedir. Üveit nedene yönelik olarak tedavi edilmektedir. Tedavide göz damlaları, ağızdan ve damardan alınan ilaçlar, göz çevresine ve içine yapılan iğneler kullanılabilir.
Yakını görme sorunu (presbiyopi) 40 yaş üzerinde göz merceğinin esnekliğini kaybetmeye başlaması ile ortaya çıkar. Elli cm’den daha yakındaki cisimleri görmekte zorluk çekilir. Presbiyopi yıllar içerisinde her insanda standart bir şekilde artmaktadır. Presbiyopi tedavisinde kullanılan birçok yöntem bulunmaktadır. Genellikle okuma gözlükleri ile bu sorun düzeltilmektedir. Ayrıca kontakt lens, lazer tedavisi ve cerrahi tedavi de uygulanabilmektedir.
Sarı nokta hastalığının kuru ve yaş olmak üzere iki tipi vardır. Kuru tipin ilerlemesini yavaşlatmak için vitamin tedavileri, ileri evre kuru tipin tedavisi için ise yeni geliştirilmiş ilaçlar mevcuttur. Yaş tip için ise, lazer ve göz içi enjeksiyon tedavileri mevcuttur ayrıca damla ile tedavisi için de çalışmalar sürdürülmektedir.