Akut respiratuar distress sendromu (ARDS), akciğerlerdeki hava keseciklerinine sıvı dolması sonucu gelişen ciddi solunum yetmezliği tablosudur. Böylece daha az oksijen kan dolaşımına geçer ve oksijen eksikliği bütün organları olumsuz etkiler. ARDS'nin ana semptomu ciddi nefes darlığıdır. ARDS travma veya altta yatan ciddi hastalık oluştuktan sonra birkaç saat ile bir kaç gün kadar kısa sürede gelişebilir. ARDS oluştuğunda ölüm riski artar.
Akut solunum yetmezliği, ani olarak gelişen solunum sisteminin gaz değişimini gerektiği kadar yapamaması durumudur. Organların normal işlevlerini gerçekleştirmeleri için gerekli olan yeterli düzeyde oksijenin kanda bulunmaması ve/veya karbondioksitin vücuttan atılamaması ile sonuçlanır. Öncesinde solunum hastalığı olmayan sağlıklı kişilerde ya da bilinen kronik solunum yetmezliği olan kişilerde gelişebilir. Solunum işi sadece akciğerler ile değil birçok organın birlikte çalışması ile gerçekleşirilir. Solunum yetersizliğinde en önemli belirti nefes almada güçlük çekmektir. Hava yollarında daralma olduğu bilinen kişilerde ( örneğin astım, KOAH) ataklar halinde ya da gaz değişim ünitelerinin kollabe olması, sıvı ile dolu olması(örneğin zatürre, akut solunum sıkıntısı sendromu) ile aniden gelişebileceği gibi sinir sistemini, solunum kaslarını, göğüs duvarını ve üst solunum yollarını etkileyen durumlarda, ameliyat sonrası veya şokta olan hastalarda da görülebilir.
Kritik hastalık sürecinde hastalar yeterince gıda alamamaktadır. Bazen mide ve bağırsaklar yeterince iyi çalışmayabilir. Bu durumlarda beslenme desteği farklı yollardan verilebilmektedir. Beslenme burundan mideye gönderilen bir beslenme tüpünden sağlanabilir. Ancak sindirim kanalının çalışmadığı durumlarda damar yoluyla beslenme sağlanabilmektedir. Beslenmenin olabildiğince doğal olan yoldan, ağızdan veya mideden beslenme şekilde yapılması tercih edilmektedir. Ancak bazen çok uzun süre ağızdan beslenmeyecek hastalara deriden mideye veya bağırsağa bir tüp yerleştirilmesi gerekmektedir.
Beyin fonksiyonlarının tamamen geri dönülmez şekilde kaybolmasıdır. Mutlak ölümle sonuçlanır. Beyin ölümü olan hastanın sadece nabzı ve kalp atımları alınabilmektedir. Beyin ölümü tanısı, kanunla belirlenmiş kurallar çerçevesinde çeşitli anabilim dallarından (Nöroloji, Nöroşirürji, Kardiyoloji ve Anestezi-reanimasyon ) eğitimli uzmanlar tarafından konulmaktadır. Tüm hekimler onayladıktan sonra beyin ölümü tanısı konulmaktadır. Hastalar tekrar tekrar muayene edilerek beyin fonksiyonlarının tümünün kaybından emin olunmaktadır. Hastanın kendi kendine solunumun tamamen olmadığını gösteren “solunum yokluğu (apne) testi" ile birlikte doğrulayıcı testler mutlaka yapılmaktadır.
Yoğun bakım hastalarında enfeksiyon gelişiminde en önemli riski, hastaların orofarengeal ve gastrointestinal sistemlerinde kolonize olan mikroorganizmalar oluşturmaktadır. Hastalar arasında enfeksiyon bulaşının önlenmesinde el hijyeni, eldiven kullanımı, koruyucu önlük giyilmesi, sekresyonların yüze göze çarpma durumunda maske ve gözlük kullanımı gerekmektedir. Hastanın yanından ayrılırken önlük maske eldiven çıkarılıp atılmalıdır. Yoğun bakımda infeksiyonlarının önlenmesi açısından galoş kullanımı gereksizdir. Hastaya kullanılan araç ve gereçler hastaya özel kullanılmaktadır. Eğer başka hastalara kullanılacaksa önceden dezenfekte edilip steril hale getirildikten sonra kullanılmaktadır. Bulaşıcı infeksiyon hastalığı geçiren ziyaretçiler hasta ziyaretinde bulunmamalıdır.
Tanımlanmış veya şüphe edilen bulaşıcı hastalığı olanlarda standart önlemlere ek olarak izolasyon önlemleri alınmaktadır. Çoklu antibiyotik direnci olan mikroorganizmaların bulaşının önlenmesi için temas izolasyonu uygulanmaktadır.
Beyin normal fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için sürekli oksijene ihtiyaç duyar. Hipoksik oksijenin kısmen yoksunluğunu ifade eder. Oksijenin yoksunluğu bilişsel yetenek ve fiziksel fonksiyonlarda bozulmalara yol açar. Hipoksik beyin tanısı konulan hastalar, uzun bir dönem tıbbi bakım ve rehabilitasyon yardımı almak durumunda kalmaktadır.En sık nedeni kalp durması(kardiak arrest)dır. Bunun yanında inme, intihar girişimleri sırasında asfiksi gelişmesi, boğulayazma, travmalar, ciddi bronşial astım ve KOAH atakları sonrası, karbonmonoksit zehirlenmesi, akut kanamalar gibi bir çok neden sonrasında beyne oksijenin ulaştırılmasının kesilmesi durumlarında gelişebilmektedir. Başlangıçta bilincin tamamen kaybı görülür. Hastalar uyandırılamaz. Kısa veya uzun sürebilen bilinç kaybı sonrasında bitkisel hayat durumu izlenebilir. Bu durum hastanın uyanık ancak dış uyaranlara tam cevapsız olduğu bir durumdur. Bazı hastalarda zamanla bilinç durumlarında düzelme izlenebilse bile hafıza kaybı, konuşma bozukluğu, dengesizlik, vücut hareketlerini ve duyularını kısmen veya tama yakın kaybetme, dikkat kaybı, bazı psikolojik sorunları içeren geniş bir sorun listesi oluşabilmektedir.
Travmatik kafa yaralanması , inme , beyin tümörü , ilaç ya da alkol zehirlenmesi, hatta altta yatan şeker hastalığı, bir enfeksiyon gibi çeşitli nedenlere bağlı oluşabilen uzun süreli bir bilinçsizlik durumudur . Koma acil bir tıbbi durumdur. Uzun süren bilinçsizlik durumunda, kalıcı bitkisel hayat durumuna geçiş görülebilir. Nedenine bağlı olarak uzun süre kalıcı bitkisel hayat durumunda olanları uyandırmak mümkün olmayabilir. Komadaki hastalarda genelde aşağıdaki belirti ve semptomlar görülür:
Gözlerin kapalı olması, beyin sapı reflekslerinin baskılanmış olması (Örneğin göz bebeği ışığa yanıt vermiyor), refleks hareketler dışında ağrılı uyaranlara yanıt alınmaması ve düzensiz solunum.
Hayatı tehdit eden yoğun bakım gerektiren hastalıktır. Kritik hastalık nedeni olan bazı durumlar şunlardır;
1- KOAH, astım atağı, ağır zatüre, akciğerde sıvı(akciğer ödemi), akciğer damarlarında pıhtı(pulmoner emboli), öksürmekle ağızdan kan gelmesi gibi akciğer problemleri
Bu problemler problem çözülene kadar hastaların solunum destek ünitesine bağlı kalmalarına neden olabilir.
2- Kalp krizi, kalp yetmezliği, anormal kalp atımı (aritmiler), çok yüksek veya çok düşük kan basıncı (şok) gibi kalp ve damar sistemi problemeleri
3- Beyin içine kanama, inme, nöbet geçirme, koma ve beyin travması, ensefalopati gibi beyin problemleri
4- Tüm vücudu etkileyen kan yoluyla yayılan enfeksiyonlar (sepsis)
5- Ameliyat sonrası ciddi problem oluşabilecek izlenmesi gereken riskli cerrahi hastaları
6- Akut böbrek yetmezliği, akut karaciğer yetmezliği gibi önemli organ yetmezlikleri
7- Kanamalar, travmalar (araba kazaları, silahlı yaralanmalar, yanık... gibi), zehirlenmeler
Yoğun bakıma alınan hastaların hızlı bir şekilde iyileştirilmeleri planlanmaktadır. Bazı hastalarda birkaç gün içerisinde solunum cihazı ya da diğer yoğun bakım tedavisi ihtiyacı ortadan kalkmaktadır. Ancak bazı hastalarda, iyi bir yoğun bakım uygulamasına rağmen, kritik hastalık süreci uzayabilmektedir. Kronik kritik hastalık gelişebilmekte ve solunum cihazına bağlı olmaksızın, kendi normal solunumlarını gerçekleştirmekte güçlük çekmektedirler.
Sepsis ve şiddetli sepsisin yaygın belirtileri şunlardır:
1Ateş ya da düşük vücut ısısı
2-Titreme
3-Çok hızlı soluk alma
4-Çok hızlı kalp atışı
5 - Bilinç değişikliği
6- Nefes almada zorluk çekme
7-Soğuk nemli cilt veya kırmızı kızarmış deri
8-Normalden çok daha az idrar yapma
9 - Kalp, böbrek, beyin ile ilgili diğer sorunlar
Sepsis enfeksiyon gelişen hastalarda ölümlerin en önemli nedenidir.
Sepsis, bir enfeksiyon sonrası gelişen hayatı tehdit eden bir hastalıktır. Enfeksiyon vücutta inflamasyonu tetikler. Bu inflamasyon organ sistemlerini etkileyip hasara neden olabilir. Sepsisin hızla tedavi edilmesi gerekir. Tedavi edilmediği takdirde, şiddetli olabilir. Şiddetli sepsis "septik şok"a yol açabilir. Sepsisin ilerlemesi ile oluşan septik şokta, kalp ve damar sisteminin etkilenmesiyle kan basıncında ciddi düşme görülür. Diğer organların da etkilenmesiyle çoklu organ yetmezliği gelişebilir. Bu durum ölüme neden olabilir. Sepsisin antibiyotik ve damar içi sıvıyı içeren erken tedavisi sağkalım için önemlidir.
Solunum destek ünitesi (mekanik ventilatör) akciğerlerin soluk alma işlemine yardım eden ve oksijen sağlayan bir araçtır. Hastalar bu cihaza bağlandığında ağzından soluk borusuna bir tüp yerleştirirlir veya bir maske yardımıyla solutulur. Eğer solunum cihazı çok uzun süre gerekecekse, yoğun bakım ekibi daha kısa bir tüp ile boyundan direkt soluk borusuna bağlantı sağlanmasını önerebilirler. Boyunda trakeotomi denen işlem gerçekleştirilerek, kısa bir tüp ile boyunda ses tellerinin altından soluk borusuna bağlantı sağlanmaktadır. Bu bağlantı ile hasta solunum cihazına bağlanmaktadır. Trakeotomi yoğun bakım ünitesinde ve bazen ameliyat odasında yapılan kısa süren bir cerrahi işlemdir. Trakeotomi işlemi hasta ve yakınlarını yarar ve riskleri anlatıldıktan ve rıza alındıktan sonra yapılmaktadır.
Kalp ve damar sisteminin organlara yeterli kanı uygun oranda götürememesi nedeniyle oluşan ani dolaşım yetmezliğidir. Böylece dokular için gerekli oksijen ve diğer maddeler sağalanamaz. Şoklarda kan basıncı düşer ve kanı dokulara gönderecek yeterli basınç yoktur. Erken ve uygun tedavi uygulanması önemlidir. Nabızın zayıf alınması, soğuk terleme, hızlı soluma, çok az idrar yapma, huzursuzluk, bilinç durumunda değişiklik görülebilir. Şokun uzun sürmesi durumunda dokuların kanlanması bozulacağından organ yetmezlikleri gelişebilmektedir. Şokun en önemli sebebleri, kalp hastalıkları, kanama veya dehidratasyona bağlı kanda yetersiz sıvı hacmi bulunması ve sepsistir. Ayrıca alerjik reaksiyonlar, sinir sistemi hasarı, omurilik zedelenmesi veya bir enfeksiyon sonucu(örn. toksik şok sendromu) şok gelişebilen bazı diğer durumlardır.