Aşil tendonu parmak ucunda yükselmemizi sağlayan baldır kasını topuk kemiğine (kalkaneus) bağlayan tendondur. Çok güçlü bir yapısı olmasına rağmen yine de güçlü bir darbe sonucu veya kronik yorgunluğu takiben kopabilir. Tam kopuk genellikle cerrahi olarak tamir edilir. Kısmi kopuklarda hastanın fonksiyonel durumuna göre karar verilir. Tedavi sonrası uygun bir fizik tedavi programı ile spora dönüş mümkündür.
Hava kirliliği, aşırı sıcak ve soğuklardan kaçınılarak her türlü ortamda fiziksel aktivite ve egzersiz yapabilirsiniz. Bu çerçevede, belediyelere ait yürüyüş/koşu parkurları ve çeşitli kas gruplarının kuvvetlenmesine ve esneklik ve dengenin geliştirilmesine olanak sağlayan aletler uygun ortamlar sağlarlar. Diğer yandan bilinçsiz yapılan hareketler ani travmatik yaralanmalara sebebiyet verebileceği gibi, uzun sürede oluşabilecek aşırı kullanım yaralanmalarına da neden olabilir. Bu aletleri kullanmadan önce vücudun yeterince ısınmış olması gerekirken, hareketin yapıldığı genişliğe, hıza ve yüklenmeye her seferinde daha düşükten başlanmalıdır. Ayrıca kişilerin hareketin vücudun hangi kısmını çalıştırdığını ve bu egzersizin kendileri için bir risk teşkil edip etmeyeceğini bilmesi gerekir. Hareketin nasıl yapılması gerektiğini bildiren tanıtıcı tabelaların yerleştirilmesi ve aletlerin olağan kontrollerinin sağlanarak yaralanma riski içeren ya da eskimiş olanların onarılması/değiştirilmesi önem taşımaktadır.
Spora katılım öncesi çocukların da erişkinlerde olduğu gibi uzman bir spor hekimi tarafından değerlendirilmesi önerilmektedir. Özellikle spora katılımı engelleyecek hastalıkların tespiti, yaralanma riskini artırabilecek anatomik nedenler spora katılım öncesi değerlendirmede saptanabilir. Eğer çocuk düzenli olarak spor yapıyorsa, en az yılda bir hekim tarafından sağlık kontrolünden geçirilmelidir. Bu muayenede en önemli değerlendirme, çocuğun ve ailesinin öyküsünün iyi bir şekilde alınması ve çocuğun fizik muayenesidir. Ancak çocuğun gelecekte sporcu olması hedefleniyorsa, düşünülen spora uygun fiziksel özelliklerinin ve gelişimin değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirme esnasında antrenman şiddeti ve sıklığının çocuğun yaşına ve fiziksel özelliklerine uygun olup olmadığının belirlenmesi, gereğinde aileye çocuk sporcu için beslenme önerilerinde bulunulması gerekir.
Eklem sağlığı insan ömrünün uzaması ile daha kaliteli bir yaşam beklentisi nedeniyle son yıllarda büyük önem kazanmıştır. Artan bu ilgi sonrası eklem içi yapıların korunmasına yönelik çeşitli ürün ve yöntemler ortaya çıkmış ve büyük bir pazar haline gelmiş durumdadır. Şuan için var olan yöntem ve ürünlerin zedelenmiş kıkırdak dokusunu yeniden oluşturduğu kesin olarak kanıtlanamamıştır. Ayrıca bu yöntem ve ürünler hakkındaki çalışmalarda çeşitli çelişkiler bulunmaktadır. Bu tarz ürün ve yöntemleri kullanmaya başlamadan önce mutlaka uzman bir doktor görüşü alınmalıdır.
Şeker hastalığı, kişinin kan şeker seviyesini ayarlayamamasına bağlı oluşan ve dikkat edilmezse yaşamın ilerleyen dönemlerinde önemli sağlık sorunlarına yol açan bir hastalıktır. Şeker hastalığı tedavisinde egzersizin önemli bir yeri vardır. Kas hücreleri kan şekerini içerisine insülinden bağımsız olarak emer. Bu yüzden kişiler düzenli egzersiz yapıp kas kitlesini arttırdığında tip 1 şeker hastalarında insülin kullanım dozları azaltılabilirken, tip 2 şeker hastalarında ise düzgün bir diyet ile beraber ilaç kullanımına gerek bile kalmayabilir. Ayrıca egzersiz ve diyetle azalan vücut ağırlığı ve yağ kitlesi de dokuların insüline olan duyarlılığını arttırıp, kan şekeri seviyelerinin azalmasına katkıda bulunur.
Bu kişilerin egzersize başlamadan önce kan şekeri düzeylerinin belli bir süre boyunca düzenli bir seyir izlemiş olması gerekir. Bu yüzden şeker hastaları spor ve egzersize başlamadan önce, kapsamlı bir spora katılım öncesi değerlendirme muayenesinden geçmesi önerilir.
Gebelik döneminde gebeliğin devamına engel edebilecek riskli bir durum (yüksek tansiyon, erken membran rüptürü, erken doğum tehdidi, gebelik sırasında kanama olması, servikal yetmezlik, bebekte gelişme geriliği gibi) yoksa genellikle 3. aydan sonra egzersiz önerilir. Egzersizin gebelerde normal doğumu kolaylaştırdığı ve kısalttığı, doğum sancısını azalttığı bilinir. Bunun yanı sıra anne adayının kendisini hem psikolojik hem de fiziksel olarak daha iyi hissetmesine, gebelikte meydana gelen duruş ve vücut şekil bozukluklarının azaltılmasına, bel ve sırt ağrılarının azaltılmasına ve uyku problemlerinin giderilmesine yardımcı olur. Gebelikte egzersiz anne adayının gebelik süresince daha uygun bir şekilde kilo almasını sağladığı gibi doğum sonrasında da anne vücudunun daha kolay toparlanmasına yardımcı olur.
Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı ile spor hekimi uzmanı tarafından birlikte değerlendirilen gebelere egzersiz yapmasına herhangi bir sakınca saptanmadığında yürüyüş, yüzme, su içi egzersizler, germe egzersizleri, pelvik taban egzersizleri, yoga, dans, pilates egzersizleri önerilebilir. Ağırlık kaldırmayı içeren egzersizler, karın bölgesine darbe gelme riski nedeniyle dövüş sporları, topla oynanan sporlar (basketbol, voleybol, tenis gibi) ve düşme riski nedeniyle bisiklete binmek, at binme gibi sporlar gebelik döneminde önerilmemektedir.
Düzenli egzersiz; hipertansiyon, diyabet (şeker hastalığı), osteoporoz (kemik erimesi), meme kanseri, kalın bağırsak kanseri gibi bazı kanserler, obezite (şişmanlık), hiperlipidemi (kan yağlarının yüksekliği), bazı damar hastalıkları, metabolik sendrom, fibromiyalji (vücutta yaygın kas ağrıları), depresyon vb çok sayıda kronik hastalığın oluşmasını önlemede etkilidir. Egzersiz, sarkopeni olarak isimlendirilen ileri yaşlarda görülen kas kitle ve kuvvet kaybının da azaltılmasında etkilidir. Ayrıca, sayılan tüm bu hastalıklarda kişiye özel planlanan egzersiz programları tedaviye de katkı sağlamaktadır.
Hipertansiyon hastaları kan basıncını düzenlemek için medikal tedavilerine ek olarak uygun bir egzersiz reçetesiyle düzenli egzersiz yapabilir. Hipertansiyon hastaları için bir spor hekimi kontrolünde uygun tip, süre ve yoğunlukta kişiye özel egzersiz reçeteleri planlanır. Kan basıncı değeri 180/105mmHg’dan daha yüksek olan hastalar ise ilaç tedavisi ile kan basıncını bu değerlerin altına indirene kadar fiziksel etkinlikten kaçınmalıdır.
Bilindiği üzere son yıllarda sporda dopingle mücadele kapsamında ulusal ve uluslar arası yarışmalarda ve hatta yarışma dışı durumlarda doping kontrol numuneleri sıkça alınmaktadır. Bu yüzden özellikle elit sporcular takım doktorları ya da spor hekimlerinin bilgisi haricinde kesinlikle herhangi bir ilaç kullanmamalıdır. Sporcular kullandıkları ilacın prospektüs bilgilerinden içinde bulunan maddelerin isimlerini Dünya Dopingle Mücadele Ajansının(WADA) her sene güncellediği yasaklılar listesinden aratarak bu ilaçların yasaklı madde kapsamında olup olmadığını kontrol edebilirler. (http://list.wada-ama.org)
Menisküsler her iki dizimizde ikişer adet (iç ve dış menisküs) olmak üzere yer alan kıkırdak dokudan oluşmuş, diz ekleminde amortisör görevi yapan şok emici yapılardır. Özellikle sabit ayak üzerinde rotasyonel travma sonrası yaralanması sık görülür. Genellikle başka bir sporcu ile çarpışma ya da temas yoktur. Beraberinde iç yan bağ ve çapraz bağ yaralanmaları olaya eşlik edebilir. Menisküs dokusu, ani dönme hareketleri başta olmak üzere, dizdeki travmalar sonucu yırtılabilmektedir. Bu tahribat daha çok sporcularda görüldüğü için bir sporcu hastalığı olarak algılansa da menisküs rahatsızlıkları sadece spor yapanlarda değil dizini herhangi bir şekilde zorlamış herkeste görülebilir. Hastalar en sık ağrı şikayeti ile doktora başvurmaktadır. Bunlara ilaveten dizde şişlik, eklemin hareket açıklığında azalma, takılma, kilitlenme gibi şikayetler varsa mutlaka bir hekime başvurmak gerekir ve gereğinde MR ile değerlendirilebilir. Menisküs dejenerasyonları (kronik zorlamaya bağlı oluşan hasarlar) ilk planda konservatif yöntemlerle (dinlenme, soğuk uygulama, bandaj, analjezik ilaçlar gibi) takip edilir. Hastanın menisküslere binen yükü azaltmak için mutlaka diz çevresi kasları kuvvetlendirmeye yönelik egzersizler yapması gerekir. Bu tedavi yöntemlerine yanıt vermeyen ağrılarda, dizde şişlik ya da kilitlenme yapan menisküs yırtıklarında artroskopik onarım gerekebilir.
Ön çapraz bağ tamiri sonrası rehabilitasyon protokolleri cerrahın tercihi, kullanılan greft materyali ya da hastanın sosyal beklentisine göre değişebilmekte olup genel olarak ön çapraz bağ ameliyatı sonrası rehabilitasyon programı belirli aralıklarla doktorunuzun kontrolünde fizyoterapist eşliğinde en az 4 ay kadar sürmektedir. Bu süreçte ilk planda eklem hareket açıklığını kazanmak, ameliyat olan dize yük vermeme sonrası gelişen kas kuvveti kaybını tekrar kazanmak hedeflenir. 4. ayın sonunda fizik muayene ve testler sonrası doktorunuz uygun gördüğünde spora özgün egzersizlere geçiş mümkün olmakla birlikte bunun kararını vermede bölümümüzde uyguladığımız kas gücünü sayısal olarak değerlendiren izokinetik test oldukça yardımcı olmaktadır.
PRP tedavisi gittikçe yaygınlaşan ve geniş bir uygulama alanı bulan bir tedavi şeklidir. Kas-iskelet yaralanmaları sonrası iyileşmeyi hızlandırmak, spora dönüş süresini kısaltmak için yaralanmış bölgeye uygulanmaktadır. Başlıca uygulandığı alanlar, tendon yaralanmaları, bağ yaralanmaları ve eklem içi uygulamalardır.
Spor hekimliği, her düzeyde egzersiz ve fiziksel etkinliğe katılıma bağlı olarak ortaya çıkan yaralanma ve rahatsızlıkların önlenmesi, tanısı, tedavisi ve rehabilitasyonunu gerçekleştiren, fiziksel olarak aktif bir yaşam biçimini topluma benimsetmeye çalışarak halk sağlığını korumaya çalışan çok disiplinli bir akademik ve klinik tıpta uzmanlık alanıdır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, üst düzeyde performans sporu ile uğraşan amatör ve profesyonel sporcuların yanı sıra, herhangi bir spor dalında lisansı bulunmayan veya yalnızca sağlıklı yaşam için egzersiz yapan kişiler de spor hekimliğinin hizmet verdiği grubu oluşturmaktadır. Temel olarak spor hekimliğinin odaklandığı alanlar şunlardır:
• Spora katılım için veya yarışma öncesi yapılan tıbbi kontroller ve taramalar,
• Saha içi hekimliği,
• Spor yaralanmalarının tanı ve tedavisi,
• Uluslararası spor olaylarında karşılaşılan seyahat sorunları ve aklimatizasyon gibi özel tıbbi durumlar,
• Farmakolojik ajanların, destekleyicilerin kullanımı, doping kontrolü,
• Her yaşta bireylerde hareketsiz yaşam biçiminin neden olduğu kronik hastalıkların önlenmesi ve tedavisi,
• Temel bilimler ve spor hekimliği ile ilgili olabilecek pek çok klinik alanda çalışmalar ve araştırmalar yapmak.
Yaşam kalitesini arttırmak için egzersiz ve spora katılımı özendirmek, katılım sırasında ortaya çıkan sorunları en kısa zamanda çözümleyerek aktiviteye geri dönüşü sağlamak spor hekimliğinin temel uğraşısıdır. Bu tanılardan da anlaşılacağı gibi spor hekimliğinin sadece yaralanmaların tedavisi ile değil aynı zamanda egzersiz ve spor performansının değişik yanları ile de ilgili olduğunu görmek mümkündür. Günümüzde egzersiz ve sporun insan sağlığı üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini ortaya çıkarmak, sorunların tanı ve tedavilerini, sporcu performansının tıbbi yönlerini klinik ve araştırmalar çerçevesinde ele almak için pek çok disiplin ortaklaşa bir işbirliği içindedir.
Birçok akut spor yaralanmasında R.I.C.E. (rest-istirahat, ice-soğuk uygulama, compression-kompresyon, elevation-yaralanan ekstremiteyi yüksekte tutma) protokolünün yaralanmanın erken dönemlerinde uygulanması önerilmektedir. Yaralanan bölgeyi içeren kas ya da eklemde ağrı ortaya çıkaran aktivitelere son verilmelidir. Ödem ve ağrıyı kontrol altına almak için buz uygulamasını günde 3-4 defa uygulamak gerekmektedir. Soğuk uygulama esnasında soğuk yanığından kaçınmak için doku ile soğuk uygulayan madde arasına ince bir bariyer (bez, bandaj gibi) koyulması önemlidir. Elastik bandaj uygulaması sonrası uyuşma, karıncalanma, iğne batması gibi hisler oluşursa bandajın bir miktar gevşetilmesi gerekir. Yaralanan ekstremitenin mümkün olduğunca kalp seviyesinden yukarıda tutulması gerekmektedir. Yaralanmanın derecesinin belirlenmesi ve uygun tedavi için ise mutlaka doktorunuza başvurunuz.
Spor yaralanmalarından korunmak için öncelikle kişiye uygun fiziksel aktivitenin seçilmiş olması, bu fiziksel aktivitenin de yine kişiye uygun şiddet, süre ve sıklıkta yapılması gerekmektedir. Bununla beraber spor yapılan ortamın, hava şartlarının ve zeminin uygunluğu, uygun ekipman ve giysi kullanımı, gereğinde koruyucu ekipman kullanımı, fiziksel aktivite öncesi vücudun hazırlanması için uygun ısınma ve germe egzersizleri ve fiziksel aktivite sonrası soğuma egzersizleri ile yaralanma riskini azaltmak mümkündür. Ayrıca çeşitli spor dalları için yaralanmalardan korunma amaçlı özel antrenman programları uygulanmaktadır.
Profesyonel veya amatör düzeyde lisanslı olarak spor yapan sporcuların yılda en az bir defa uzman spor hekimi gözetiminde kapsamlı sağlık kontrolünden geçmesi önerilir. Yapılan bu kontrollerde sporcunun genel sağlık durumunun değerlendirilmesi, spor yaralanmasına sebep olabilecek risk faktörlerinin saptanması, var olan yaralanmaların gözden geçirilmesi, daha önceki yıllarda yapılmış değerlendirmelerle mevcut sonuçların karşılaştırılması, sporcu ile beslenme ve egzersiz programı hakkında konuşularak güncel bilgilerin sporcuyla paylaşılması hedeflenir. Sağlıklı yaşam amacıyla yapılan fiziksel etkinlik ve egzersizler daha az risk taşır. Yaşam kalitesini arttırmak, kronik hastalıklar için risk faktörlerini azaltmak, gün içerisinde daha hareketli ve canlı olmak isteyen ve bu nedenle egzersiz yapmaya karar veren bireylerin, spora başlamadan önce özellikle aşağıdaki risk faktörlerine sahipse genel bir sağlık kontrolünden geçmesi önerilmektedir. Aşağıda Amerikan Spor Hekimliğinin bu konudaki görüşü yer almaktadır. Buna göre, kişilerde aşağıdaki risk faktörlerinin her biri bir risk puanı olarak değerlendirilerek toplam risk puanı hesaplanır:
• Aile öyküsü (aile bireyleri arasında kadınlardan 65, erkeklerden 55 yaşından önce kalp nedeniyle ya da bilinmeyen bir nedenden dolayı ölüm öyküsü bulunması)
• Sigara kullanımı (hala kullanılıyor ya da 6 aydan daha kısa süre önce bırakılmışsa)
• Yüksek tansiyon (140/90mmHg üzeri tansiyon)
• Dislipidemi (Kolesterol > 200 mg/dl, LDL > 130 mg/dl, HDL<40 mg/dl).Eğer HDL değeri 60 mg/dl üzerinde ise bu durum tam tersine bir risk puanının iptal edilmesini sağlar.
• Bozulmuş açlık glikozu (>100 mg/dl)
• Obezite (Vücut Kitle İndeksi > 30, göbek çevresi kadınlarda 88 cm, erkeklerde 102 cm’den fazla ise)
• Sedanter hayat (günde 5000’nin altında adım atma)
Düzenli spor yapmayı planlayan kişi eğer 45 yaşından genç bir erkek veya 55 yaşından genç bir kadın ise ve yukarıda belirtilen risklerden en fazla birine sahipse, orta ve düşük düzey egzersizlere sağlık kontrolünden geçmeden başlayabilir.
Kişide birden fazla risk faktörü bulunuyorsa ya da yaşı belirtilen sınırların üzerindeyse, orta şiddette egzersizlere başlamadan önce mutlaka hekim kontrolünden geçmelidir. Hastayı izleyen bir iç hastalıkları, kardiyoloji ve endokrinoloji hekimi bulunuyorsa ona da danışılarak kişiye özel egzersiz programı şekillendirilir.
Bunlara ilaveten doktorunuz size daha önce bir kalp hastalığınız olduğunu söylediyse, fiziksel aktivite esnasında göğüs ağrısı hissediyorsanız, son 1 ay içinde istirahat esnasında göğüs ağrısı yaşadıysanız, daha önce fiziksel aktivite esnasında baş dönmesi ya da bilinç kaybı yaşadıysanız daha güvenli bir spora katılım için sağlık kontrolünden geçmeniz önerilir.
Sporcular fiziksel yapıları ve düzenli egzersiz yapmalarından ötürü fiziksel gereksinimleri açısından normal bireylerden farklılık gösterir. Sporcu beslenmesinde temel unsurlardan biri her spor dalına özgü olarak günlük enerji tüketiminin hesaplanması gerekliliğidir. Bu konuda spor diyetisyeni ile kişiye özel bir program hazırlanması gerekir. Sporcu, günlük protein alımına dikkat etmelidir. Yoğun bir antrenman döneminde gerek bağışıklık sisteminin korunması gerekse yorgunluğun azaltılması için gereken günlük protein miktarı kilogram başına ortalama 1,2-1,7 gram civarındadır. Günlük önerilen vitamin ve mineral miktarlarının besin veya destek ürünler ile alınması, enzimlerin optimal çalışması için önemlidir. Sporcuların fiziksel aktivite esnasında harcadıkları enerjiyi karbonhidratlar ile aktiviteden sonra 2 saat içinde yerine koymaları, yorgunluğun azaltılması ve daha sonraki gün yapılacak antrenman verimliliğini artırmak için çok önemlidir. Bir diğer önemli konu da sporcuların terle kaybettikleri sıvıyı fiziksel aktivite esnasında yerine koymaları ve kaybedilen sıvının özelliklerine uygun tercihen sporcu içeceği kullanmalarıdır.
Trombositler yapılarında iyileştirme etmenlerini içerir. Bu etmenlerin yaralanmış dokuya verildiğinde dokuda onarım süresini kısalttıkları gösterilmiştir. Kişinin kendisinden alınan kanın çeşitli santrifüj ve ayrıştırma işlemlerinden geçmesi sonucunda normal kanda bulunan trombosit sayısından 2-3 kat daha yoğun olacak şekilde elde edilen ve tekrar aynı kişiye verilmesi planlanan trombositten zengin bu plazmaya PRP (trombositten zengin plazma) denir.
Sporda ani ölüm; fiziksel aktivite sırasında veya takip eden bir saat içinde herhangi bir travma olmaksızın gerçekleşen ölümlere verilen tanımdır. Erkeklerde ve 35 yaş üstünde görülme oranı daha yüksektir. Genç erişkin sporcular, spor yapmayan yaşıtları ile karşılaştırılınca ani ölüm görülme sıklığı 2.5 kat daha fazladır. Aşırı sıcak, nem ve soğuk riski artırabilir. Bazı doping maddeleri (anabolik steroidler, uyarıcılar, kan dopingi gibi), aşırı alkol tüketimi, kokain kullanımı ile birlikte aşırı ve ağır egzersizler riski artırır. Sporcunun ishal, kusma, gribal enfeksiyon gibi hastalıklar esnasında ağır aktivitelere katılması da riski artıran faktörler arasında yer almaktadır.
Sporcularda ani ölüme yol açan sebeplerin % 80’i kalp-dolaşım sistemi kökenlidir. 35 yaşının altında görülen ölümlerin büyük bir çoğunluğu doğuştan (ailesel/genetik) kalp-dolaşım sistemi ile ilgili yapısal sorunlardır. Bunların büyük çoğunluğu ise hipertrofik kardiyomyopati(anormal büyümüş kalp kası), koroner arter hatalığı ve kalp ileti sorunları gibi farklı nedenleri içerir.
Spora katılım öncesi muayeneler ya da lisans muayeneleri sporda ani ölüm riskini azaltmakla birlikte %100 yeterli değildir. Fizik muayene sırasında saptanan bazı şüpheli bulgular ve sporcuda aile öyküsü olması ileri kardiyolojik değerlendirmeyi gerektirir.
Sporcularda ani bir yaralanma olmaksızın görülen, tekrarlayıcı küçük travmalara bağlı yaralanmalara aşırı kullanım yaralanması denir. Kemiklerde stres reaksiyonu ve ilerlediğinde stres kırığı, osteitis pubis (kasık kasların kemikte tutunduğu noktada yaptığı çekme etkisine bağlı zorlanmalar), eklem kıkırdağında görülen bozulmalar, bazı tendon yaralanmaları (tendonopati), kronik kompartman sendromu (yorgunluğa bağlı, aralıklı ve geri dönüşümlü, kaslar arası basıncın yükselmesi durumu), bursitler (sıklıkla kas ve kemikler arasında yer alan su dolu yastıkçıkların ödemi) vb. sorunlar sporcularda aşırı kullanım yaralanmalarına örnektir.
Yapılan araştırmalar birinci ve ikinci nesil sentetik çim zeminlerde yaralanmaların daha sık olduğunu gösterse de yeni nesil sentetik çim zeminlerde yer alan şok emici özellik nedeniyle bu tip sakatlıkların normal zeminlere kıyasla anlamlı fark göstermediğini ortaya koymaktadır. Bu yüzden optimal çevresel şartlarda kaliteli sentetik çimlerde futbol oynamak sporcunun alması gereken bireysel önlemlerle birleşince güvenli görünmektedir. Ancak yakın zamanda yayınlanan veriler suni çimlerin güneş ışığı altında renklerinin solmasını engellemek için kullanılan boyalardan dolayı sentetik sahalarda daha yüksek oranda kurşuna rastlandığını bildirmektedir. Ayrıca sentetik sahalarda bulunan toz ve iplik parçaları solunum yolu ile ya da yutma ile vücuda alınabilmekte ve sporcu sağlığını tehdit edebilmektedir.