Akciğer kanseri ülkemizde ve dünyada en çok ölüme neden olan kanser türüdür. Akciğer kanserlerinin % 85’inden fazlası sigara ile ilişkilidir. Sigaranın bırakılması akciğer kanserini önlemenin en önemli yoludur.
Sebze ve meyvelerdeki bazı besinler, normal metabolizma sırasında oluşan doku hasarlarına karşı vücudu korurlar. Bu hasar kanser riskini arttırdığı için, antioksidanların kansere karşı koruyucu olduğu düşünülmektedir. Antioksidanlar C vitamini, E vitamini, selenyum, karoten ve çok sayıda diğer fitokemikalleri içerirler. Çalışmalar zengin bir antioksidan kaynağı olan sebze ve meyveleri daha fazla tüketen insanlarda bazı kanser tiplerine yakalanma risklerinin daha az olduğunu ileri sürmektedir. Şu anda kanser riskini azaltmak amaçlı verilebilecek en iyi öneri anti-oksidanların ek ilaçlarla değil, doğal olarak besinlerden alınmasıdır.
Vitamin A ile kimyasal olarak benzer bir anti-oksidan olan beta-karoten sebze ve meyvelerde bulunur ve sebze ve meyve tüketmek kanser riskini azalttığı için yüksek dozlarda ek beta-karoten alımının kanser riskini azaltabileceğini düşünmek mantıklıdır. Ancak tablet halinde alınan beta-karoten ve/veya A vitamini kullanımı sigara içenlerde akciğer kanseri riskini artırmıştır (azaltmamıştır).
Cilt kanseri iyi bir gözlem ile çok erken dönemde tanı konabilen ve tedavi edilebilen bir kanser türüdür. Cilt kanserleri ABCDE yöntemi ile kolayca tanınabilir. Bunlar;
-
• A: Asimetri :benin bir yarısının diğer yarsından farklı olması
-
• B: Kenar düzensizliği: kenarları eşit olmayıp kalkık ya da çentikli olması
-
• C: Renk değişikliği, düzensizliği: birden çok renk içermesi, homojen bir renge sahip olmaması
-
• D: Büyüklük ve çap değişikliği: çapında ani bir büyüme olması
-
• E: Kabarıklık: benin bir bölgesinin yukarı doğru kabarması
Diyet ve fiziksel aktivite sadece kanser değil hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, koroner kalp hastalığı, şeker hastalığı gibi toplumun büyük bir kısmını etkileyen bir çok önemli hastalık ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Haftada en az 3 gün orta şiddette yapılan fiziksel aktivitenin kanser riskini azalttığı gösterilmiştir.
Etin içindeki zararlı mikroorganizmaları öldürmek için iyi pişirilmesi gereklidir. Ancak bazı çalışmalar çok yüksek ısılarda kaynatma, kızartma ve ızgarada pişirmenin, kimyasal maddeleri açığa çıkarabileceği için kanser riskini arttırabileceğini öne sürmektedir. Buharda, benmari yöntemiyle, çok az suyla hafif ateşte ağır ağır veya mikrodalga fırında pişirmek bu kimyasalların açığa çıkmasını en aza indirmektedir.
Fitokimyasal terimi bitkilerden üretilen çok değişik bileşimlere verilen isimdir. Bu bileşimlerden bazıları bitkileri zararlı böceklere karşı korur veya biyolojik olarak diğer önemli fonksiyonlara sahiptir. Bazıları hem bitkilerde hem de bunları tüketen insanlarda hormon benzeri veya antioksidan etkilere sahiptir. Sebze ve meyve tüketmek kanser riskini azalttığı için araştırmacılar bu bileşimlerin yararlı etkilere olan katkılarını araştırmaktadırlar. İlave olarak alınan fitokimyasalların, sebze, meyve ve taneli sebzelerden elde edilenlerden daha yararlı olduğunu gösteren bir kanıt yoktur.
Bazı kadınlarda kahve fibrokistik meme hastalığına bağlı (bir tür iyi huylu meme hastalığı) şikayetleri arttırabilir, fakat meme kanseri riskini veya diğer kanser risklerini arttırdığına dair bir bilgi yoktur.
Kolorektal kanser en sık görülen ilk 5 kanser arasındadır. Ailede kolorektal kanser hikayesi olanlarda, sigara içimi ve muhtemelen aşırı alkol alımı kolon kanseri görülme riskini artırmaktadır. Risk, aspirin veya diğer steroid olmayan anti-enflammatuar ilaç kullanımı ve muhtemelen hormon replasman tedavisiyle azaltılabilmektedir. Kolon kanseri riskini azaltmak için yapılacak en iyi öneri: fiziksel aktivitenin yoğunluğunu ve süresini arttırmak, kırmızı et tüketimini sınırlamak, şişmanlıktan korunmak ve fazla alkol tüketmemektir.
Birçok çalışma yüksek kalsiyum içeren yiyeceklerin kolorektal kanser riskini azaltmaya yardımcı olduğunu ve kalsiyum ilavesinin kolorektal adenomların oluşmasını kısmen azalttığını göstermiştir. Hem kadınlar, hem de erkekler özellikle yiyeceklerden önerilen dozlarda kalsiyum almaya dikkat etmelidir. Önerilen kalsiyum düzeyleri 19-50 yaş arasındaki kişiler için günde 1000mg ve 50 yaşın üstündekiler içinse günde 1200 mg dır. Kalsiyumun en çok bulunduğu kaynaklar; süt ürünleri, bazı lifli sebzeler ve yeşilliklerdir. Kalsiyum ihtiyacını süt ürünlerinden karşılayan kişiler, doymuş yağ miktarını azaltmak için yağsız veya düşük yağ içeren süt ürünlerini tercih etmelidirler. İlave kalsiyum almak isteyen kişiler hekime danışmalıdır.
1) Başta bitkisel kaynaklı olmak üzere çeşitli sağlıklı besinler tüketiniz
-
* Her gün 5 veya daha fazla porsiyon sebze ve meyve çeşitlerinden yiyiniz
-
* İşlenmiş (rafine) tahıllar ve şekerler yerine, ham tahılları tercih ediniz
-
* Kırmızı etin, özellikle yağlı ve işlenmiş olanların tüketimini kısıtlayınız
-
* Protein kaynağı olarak sığır, keçi ve kuzu eti yerine balık, tavuk ve fasulye tercih edilmelidir
-
* Kırmızı et yenilecekse ince ve küçük porsiyon seçilmelidir
-
* Etler kızartmak ya da közlemek yerine fırında, ızgarada ya da haşlayarak hazırlanmalıdır
-
* Dışarıda hazırlanmış yemek yenecekse yağı, kalorisi, şekeri düşük besinler tercih edilmeli ve büyük porsiyonlardan kaçınılmalıdır
-
* Düşük yağlı kekler, pastalar ve benzer yiyecekler çoğunlukla yüksek kalorilidir
-
* Patates kızartması, cheeseburger, pizza, dondurma ve diğer tatlılar gibi kaloriden zengin hazır besinler yerine meyve, sebze ve diğer düşük kalorili besinler tercih edilmelidir
2) Yaşam boyu sağlıklı kiloyu koruyunuz.
-
*Kalori alımını fiziksel aktiviteye göre dengelemek gereklidir
-
*Son zamanlarda fazla kilo alanlar ya da şişman olanlar kilo vermeli ve ideal vücut ağırlığına ulaşılarak idame edilmelidir.
3) Alkollü içeceklerin tüketimi sınırlanmalıdır.
Fazla kırmızı et tüketiminin doğrudan kansere etkisi vardır. Hayvansal gıdalar doymuş yağların ve kolesterolün ana kaynağını oluşturmaktadır. Et, her ne kadar yüksek protein ve mineral kaynağı ise de, etin özellikle de kırmızı etin fazla tüketilmesinin barsak ve prostat kanseri başta olmak üzere birçok kanserin riskini arttırdığı yapılan çalışmalarda gösterilmiştir.
Meme kanseri ülkemizde kadınlarda kanser türüdür. İlk adetin 12 yaşından önce olması, hiç doğum yapmamış olmak veya ilk doğumu 30 yaşından sonra yapmak, geç yaşta menopoza girmek ve ailede meme kanseri hikayesi olması meme kanseri riskini arttıran faktörlerdir. Bununla birlikte gereksiz hormon replasman tedavisi kullanımından kaçınmak, obeziteden korunmak, fiziksel aktivite yapmak ve emzirmek gibi davranışlar bu riski azaltmaktadır.
Fazla kilo ve şişmanlığın aşağıdaki kanserlerle birliktelik gösterdiği yapılan epidemiyolojik ve hayvan çalışmalarıyla desteklenmiştir.
1. Meme kanseri
2. Barsak (kolon) kanseri
3. Rahim (endometriyum) kanseri
4. Yemek borusu (ösofagus) kanseri
5. Safra kesesi kanseri
6. Pankreas kanseri
7. Böbrek kanseri
Zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak, ya da zararlarını azaltmak için kullanılan madde ya da maddeleri içeren karışımların (pestisit) kullanımı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kontrol altındadır. Halen ülkemizde kullanımda olan pestisitler kanser yapıcı etkileri açısından kontrol altında olan bileşiklerdir. Tüketilen maddenin üzerindeki pestisit kalıntılarının bertarafı için uygun hijyenik önlemler yeterlidir. En önemli risk pestisiti uygulayan kişinin (ülkemizde çiftçi veya yetiştirici) kendisine ve çevresindeki kişilere olmaktadır.
-
1. Asansör değil merdiven kullanın
-
2. Mümkünse işe yürüyerek veya bisikletle gidin
-
3. Öğlen arasında egzersiz yapın
-
4. Hızlı yürüyüş için 10 dakikalık egzersiz molası alın
-
5. Beraber çalıştığınız arkadaşlarınıza e-mail ile mesaj atılacağına yürüyerek bilgi verin
-
6. Sosyal aktivite olarak dans gibi aktiviteler tercih edin
-
7. Aktif tatiller planlayın, sportif faaliyetlerde bulunun
-
8. Günlük egzersiz miktarını zamanla artırın
Selenyum antioksidan savunma mekanizmasının bir parçası olarak vücudun ihtiyacı olan bir elementtir. Hayvan çalışmaları selenyumun kansere karşı koruduğunu ileri sürmektedir. Bir başka çalışmada; selenyum ilavesi ile akciğer, kolon ve prostat kanserinin önlenebileceği gösterilmiştir. Ek olarak alınan selenyumun günde 200 mikrogramı geçmemesi gerekmektedir. Deniz ürünleri, etler ve taneli sebzeler selenyum için iyi bir kaynaktır.
Serviks kanseri risk faktörleri:
-
• Human papilloma virüs (HPV) enfeksiyonu: serviks kanseri için en önemli risk faktörüdür.
-
• Cinsel yaşam öyküsü :ilk cinsel ilişkinin erken yaşta olması, birden fazla kişiyle cinsel ilişki
-
• Doğum öyküsü: çok sayıda doğum yapmak serviks kanseri riskini artırır.
-
• Oral kontraseptif (doğum kontrol hapı) 5 yıldan uzun kullanımı
-
• Sigara içmek
Serviks kanserinde en sık görülen belirtiler:
-
• Olağan olmayan akıntı (adet dönemi dışında)
-
• Normal adet dönemi dışında lekelenme veya hafif kanama
-
• Cinsel ilişki sırasında kanama veya ağrı
20. dakikada → Nabız, kan basıncı ve vücut ısısı normale döner
24. saatte → Kanda karbonmonoksit gazı hızla azalır
2 hafta - 3ay sonra →
- Efor kapasitesi artar
- öksürük varsa azalır, 3 ay içinde kaybolur
- Balgam varsa 2 haftada yarı yarıya azalır
- Soluk alıp vermek kolaylaşır
- Koku ve tad alma duyuları iyileşir
- Bağışıklık sistemi güçlenmeye başlar
- Diş ve parmaklardaki sarı lekeler kaybolur
1. yılda →
- Kalp krizi gecirme riski ilk günlerden itibaren azalmaya başlar, bir yılın sonunda risk %50 azalır
- Beyin kanaması ve bacaklardaki damar hastalığı (Buerger) riski %30-50 azalır
- KOAH (kronik obstruktif akciğer hastalığı) gibi solunum yetmezliğine yol açabilen akciğer hastalıklarının ortaya çıkması engellenir, varsa ilerlemesi durur
5. yılda →
- Ağız, gırtlak, yemek borusu, idrar torbası kanseri riski yarı yarıya azalır
10. yılda →
- Felç olma riskiniz 5-10 yıl içinde hiç sigara içmemiş olanlarla aynı düzeye iner
- Akciğer kanseri, ağız, gırtlak, yemek borusu, idrar torbası, böbrek, pankreas kanseri riski azalmaya devam eder
15. yılda →
- Kalp koroner damar hastalığı ve kalp krizi riski hiç içmeyenlerle aynı olur
Sigara, başta akciğer kanseri olmak üzere ağız, dil, dudak, yutak (farinks), gırtlak (larinks),yemek borusu (özefagus), mide, böbrek, pankreas, mesane, rahim ağzı (serviks) gibi pek çok kanserin riskini artırmaktadır. Bunların yanında kan kanserlerinde (lösemiler) artışa yol açtığı bilinmektedir.
• Sigarayı niçin bıraktığınızı ve bunun haklı sebeplerini tekrar tekrar düşünmek
• Sizi sıkıntıya sokan zorlayan durumlardan uzaklaşmak
• Yürüyüş ve egzersiz yapmak
• Bol sıvı tüketmek (su, bitki çayları)
• Sigaranın yerine atıştırmalık az kalorili yiyecekler (meyve vs.) tercih edilmeli
• Dikkati sigaradan uzaklaştıracak başka uğraşlar bulmak, gerekirse ortam değiştirmek
• Bol bol sebze ve meyve yemek
• Kuruyemişlerden uzak durmak
• Bol sıvı tüketmek ancak içecekler yağsız veya az yağlı, az kalorili olmalı ve kafeinli, alkollü içeceklerden uzak durulmalı
• Yağsız et (tercihen beyaz et), balık tüketilmeli
• Yağlı ve şekerli yiyecekler olabildiğince azaltılmalı
• Şekersiz veya tatlandırıcılı sakız çiğnemek dudak alışkanlığı ile baş etmek için yardımcı olacaktır.
Sigara içmek, sağlığı tehdit edici birçok etkisinin yanında nikotin bağımlılığı oluşturur. Sigara içerken alınan nikotinin sigara bırakıldığında alınımının durmasıyla nikotin yoksunluk belirtileri olarak adlandırılan bir takım sıkıntılar oluşabilir.
• Sinirlilik, gerginlik
• Baş ağrısı
• Baş dönmesi
• Dikkat toplamada güçlük
• Huzursuzluk
• Uykusuzluk veya fazla uyumak
• İştah artması
• Depresif ruh hali
• Ağız kuruluğu, ağız yaraları
• Kabızlık
Soya ihtiva eden yiyecekler mükemmel bir protein kaynağı ve ete iyi bir alternatiftirler. Hayvan çalışmalarında soyanın, zayıf östrojenik aktiviteye sahip birçok fitokimyasallar ihtiva ettiği için hormona bağımlı kanserlerden koruduğu ortaya çıkmıştır. Soya tozu veya soya sütü tüketiminin dolaşımdaki östrojen düzeyini düşürdüğü gösterilmiştir. Ancak, soyada bulunan fitoestrojenler zayıf östrojenik aktiviteye sahiptir ve diyetteki soya veya soya ihtiva eden yiyeceklerin belirli dozlarda tüketilmesinin kanser riski üzerindeki etkisi bilinmemektedir. Teorik olarak bazı kişilerde hormona duyarlı meme ve endometriyum gibi kanserlerin riskini, yüksek dozlarda kullanılan soyanın arttırabileceği düşünülmektedir. Kasıtlı olarak diyetle yüksek dozlarda soya tüketilmemesi, soya ihtiva eden haplar, tozlar veya izole veya konsantre isoflavonların alınmaması gerekmektedir.
Vitamin A (retinol) ya bitkilerdeki beta-karotenden ya da hayvansal ürünlerden elde edilir. Tablet olarak alınan Vitamin A takviyesinin kanser riskini azaltmadığı, bilakis yüksek doz takviyenin akciğer kanseri riskini arttırdığı gösterilmiştir.
Vitamin C pek çok meyve ve sebzede bulunur. Birçok çalışmada yüksek vitamin C tüketimi ile azalmış kanser riski arasında bir ilişki olduğu öne sürülmüştür, ancak vitamin C’ takviyesinin kanser riskinde azalmaya neden olmadığını gösteren çalışmalar da bulunmaktadır
Bazı ülkelerde yapılan çalışmalar artmış mide, nazofarenks ve boğaz kanserini, tuzlama ile korunan yiyeceklere ve turşulama yöntemine bağlamaktadır. Yiyeceklerin pişirilmesinde ve lezzeti arttırmak için kullanılan tuzun kanser riskini etkilediği ile ilgili bir kanıt yoktur.
Yüksek yağ içeren diyetlerin kalın barsak (kolon ve rektum), prostat ve rahim (endometriyum) kanseri riskini arttırdığı bilinmektedir. Yapılan çalışmalar, toplam yağ miktarının, yağın özel tipinin (doymuş, tekli-doymamış, çoklu-doymamış yağlar), kanser gelişimi ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Kırmızı etteki doymuş yağların, balıktaki omega-3 yağ asitlerine ve zeytindeki tekli doymamış yağlara göre kanser riski oldukça fazladır.