Zamanında doğmuş bir yenidoğanın ortalama doğum ağırlığı 3200-3500 gr’dır. Doğum ağırlığı gebelik yaşı ile doğru orantılı olarak artar. Doğum ağırlığı 1500-2500 gr arasında olan yenidoğan bebeklere “düşük doğum ağırlıklı bebek”, 1000-1499 gr arasında olan bebeklere “çok düşük doğum ağırlıklı bebek” ve 1000 gr’dan küçük olan bebeklere ise “aşırı düşük doğum ağırlıklı bebek” denir. Çok düşük ve aşırı düşük doğum ağırlıklı bebeklerin neredeyse tamamı aynı zamanda gebelik yaşı da küçük olan prematüre bebeklerden oluşur.
Normal gebelik süresi 38-42 hafta arasındadır. Gebelik yaşı 37 haftadan küçük olan bebeklere “prematüre bebek” denir. Prematüre bebeklerin yaşam şansı gebelik yaşlarına göre değişir. Gebelik yaşı 22-23 hafta olan aşırı prematüre bebeklerde yaşama şansı çok düşükken, gebelik yaşı 34 hafta ve üzerinde olanlarda yaşama şansı oldukça yüksektir. Ancak bir yenidoğan bebeğin yaşama şansı yalnızca gebelik yaşına değil aynı zamanda bebeğin geçirdiği hastalıklara göre de değişir. Aşırı prematüre bebeklerde yaşam şansının düşük olmasının nedeni tüm organ sistemlerinin yapısal ve fonksiyonel olarak yeterince olgunlaşmamış olması ve buna bağlı gelişen önemli hastalıklardır.
Prematüre bebeklerde tüm organ sistemleri yapısal ve fonksiyonel olarak tam gelişmemiştir (immatürite) ve dış ortamda yaşamaya hazır değildirler. Prematüre bir bebeğin gebelik yaşı ne kadar küçük ise bu immatürite o kadar fazladır. Bu nedenle tüm sistemleri ilgilendiren önemli hastalıklar gelişebilir. En önemli hastalıkları beyin kanaması, beyinde beyaz cevher olarak adlandırılan bölgede zedelenme, respiratuar distres sendromu (akciğerlerin tam gelişmemiş olmasına bağlı), nekrotizan enterokolit (bağırsakların tam gelişmemiş olmasına bağlı), sepsis (kan enfeksiyonu), prematürelik retinopatisi (görme kaybı), bronkopulmoner displazi (prematürenin kronik akciğer hastalığı) ve nörogelişimsel gerilik olarak sayılabilir.
Yenidoğan bir bebekte vücut sıcaklığı değişiklikleri (vücut sıcaklığının 36.5 C’dan düşük olması veya ateş), emmede azalma, aktivitede azalma, uykuya eğilim, havale geçirme (kollarda, bacaklarda kasılmalar, sıçrayıcı hareketler, titreme, normal olmayan emme ve yutma haraketleri), morarma, solunum durması, hızlı solunum, zorlu solunum, öksürük, kalbin hızlı atması (>200/dk), kusma, karında şişlik, ishal veya 2 günden uzun süren dışkılamama durumu, sarılık, herhangi bir bölgeden kanama olması ve yeterli kilo alamama önemli bir hastalığın belirti ve bulgusu olabilir.
Yaşamın ilk 28 günü yenidoğan dönemi (neonatal dönem) olarak adlandırılır.
Yenidoğan döneminde en sık olarak yenidoğan sarılığı (indirekt hiperbilirübinemi), enfeksiyon hastalıklarından sepsis (kana bakteri bulaşması sonucu gelişen ağır enfeksiyon), pnömoni (zatüre), omfalit (göbek kordonu enfeksiyonu), idrar yolu enfeksiyonları, respiratuar distres sendromu (prematüre bebeklerde görülen solunum yetmezliği), mekonyum aspirasyon sendromu, nekrotizan enterokolit ve değişik konjenital anomaliler görülür.
Yenidoğan sarılığı ülkemizde yenidoğanlarda en sık görülen hastalıklardan biridir. Sarılık kanda indirekt veya direkt bilirübin adındaki maddenin fazla yükselmesi sonucu gelişir. Yenidoğan sarılığı fizyolojik ve patolojik sarılık larak ikiye ayrılır. Fizyolojik sarılık tamamen normaldir ve yenidoğan bebeğin birçok organ sisteminin yeterince olgunlaşmamış olmasına bağlıdır. Patolojik sarılıkta ise çoğunlukla altta sarılığa yol açabilen bir hastalık bulunmaktadır. Bu hastalıklar arasında en önemlileri anne ve bebek arasındaki kan grubu uyuşmazlıkları ve enfeksiyonlar gelmektedir. Yenidoğan sarılığı fototerapi (ışık tedavisi) veya kan değişimi ile kolayca tedavi edilebilir. Ancak kan bilirübin düzeyi çok yüksek olan veya zamanında tedavi edilemeyen yenidoğan bebeklerde değişik düzeylerde beyin zedelenmesi ve kalıcı nörolojik sekeller gelişebilir.